Dava: Taraflar arasında görülen davada Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09.09.2009 tarih ve 2007/143-2009/472 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalılar vekili tarafından istenmiş olmakla, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

 

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada hesabı olduğunu, anılan hesaptan bilgisi dışında internet yoluyla başkası hesabına havale yapılmak suretiyle para çekildiğini, bu transferin gerçekleşmesi için gerekli koşullardan birinin de müvekkiline ait cep telefonuna SMS ile gelen şifrelerle işlemin tamamlanması olduğunu, diğer davalının sahte belgeler sonucu müvekkilinin sim kartının sahtesini çıkardığının öğrenildiğini, bu davalının zararın meydana gelmesinde kusurunun olduğunu, savcılık soruşturmasının devam ettiğini ileri sürerek, 50.000.00 TL’nin işlemin yapıldığı 14.03.2007 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı Y… Bankası A.Ş. vekili, müvekkilinin bir kusurunun olmadığını, tüm önlemleri aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

 

Diğer davalı vekili, yetki itirazında bulunarak, internet bankacılığına yönelik olarak kimseye taahhüdünün bulunmadığını, sahte sim kartı çıkarılmasında kusurunun olmadığını, esasen işlemle zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece, iddia, savunmalar, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının hesabından bilgisi ve rızası dışında, kendinin bir kusuru olmaksızın sahte sim kartı çıkarılmak suretiyle 50.000.00 TL çekilerek başkası hesabına EFT yapıldığı, bu işlemin başarıya ulaşması için, davacının müşteri numarası ile şifresinin ve de cep telefonunun ele geçirilmesi gerektiği, cep telefonunun ele geçirilmesiyle ilgili olarak sahte sim kartı çıkarıldığı, özellikle nüfus cüzdanının dikkatli incelendiğinde bunun sahte olduğunun anlaşılabileceği, sim kartı çıkarılmasında davalı GSM şirketinin kusurunun olduğu, sim kartı değişikliği olmadan işlemin yapılamayacağı, davalıların zararın meydana gelmesinde yarı oranda kusurlu bulundukları, davalı bankanın yeterli güvenlik önlemlerini almadığı, davalılar arasında müteselsilen sorumluluk olmadığı, yarı oranda sorumlu bulundukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 25.000.00′er TL’nin 14.03.2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

 

Kararı, davalılar vekilleri temyiz etmiştir.

 

1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalı T… A.Ş.’nin yetki itirazının HUMK’nın 9/3. maddesi uyarınca reddinde bir usulsüzlük olmamasına, davalı Y…  Bankası A.Ş.’nin davacının kusurlu olduğunu kanıtlayamamış bulunmasına göre, davalı T… A.Ş. vekilinin yetkiye yönelik temyiz itirazları ile diğer davalının aşağıdaki bentlerin kapsamları dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

 

2-) Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan davacıya ait hesaptaki paranın davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlem sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

 

Bankalar, kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre mevduat, ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. Borçlar Kanunu’nun 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa’nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.

 

Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde usulsüz işlemin gerçekleşmesinde davalı T… A.Ş.’nin yarı oranda kusurlu olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, davacı ile bu davalı arasında internet bankacılığı ile ilgili bir sözleşme olmadığı gibi, dava konusu iddia edilen zarar, aslında diğer davalı bankanın zararıdır. Davacının alacağı, davalı banka açısından aynen devam etmektedir. Davacı talebini, akidi davalı bankaya yöneltmelidir. Şayet usulsüz işlemde davalı T… A.Ş.’nin bir kusuru mevcut ise, bu hususu ileri sürme hakkı, mevduatı saklamakla yükümlü, bu davalının eylemi ile zarar gördüğünü ileri süren davalı bankaya aittir. Bu durum karşısında, davacının açtığı davada davalı T… A.Ş.’ye husumet düşmeyeceği dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın anılan davalı yararına bozulması gerekmiştir.

 

3-) Ayrıca, yukarıda açıklandığı üzere davalı banka hesabı aynen davacıya iade etmekle yükümlüdür. Davacının zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğu hususu da kanıtlanmamıştır. Davalı banka, hesaptan usulsüz şekilde alınan paranın tamamından davacıya karşı sorumludur. Davacı da tüm zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, mahkemece, zararın meydana gelmesinde davalı bankanın yarı oranında kusurlu olduğu ve diğer davalıyla müteselsilen sorumluluğunun bulunmadığı kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Bu değerlendirme ve tespitler yerinde değildir. Ancak, karar davacı tarafça temyiz edilmemiştir. O halde, davalı bankadan alacağın tamamının istendiği, hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verildiğine göre, reddedilen miktar itibariyle lehine vekalet ücreti tayin edilmemesi de yanlış olmuş, kararın davalı banka yararına bozulması gerekmiştir.

 

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı T… A.Ş.’nin yetkiye yönelik temyiz itirazları ile diğer davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 13.12.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.