Davacı vekili, müvekkili adına yurt dışından 1978 yılında gelen 3.861.72 DM.nin davalı bankaca bir başkasına ödendiğini ileri sürerek, ödenen yabancı paranın o tarihteki Türk Parası karşılığı olan 45.297 lira olduğunu açıklayarak, paranın geldiği, tarih ile dava tarihi olan 9.6.1980 tarihi arasındaki geçim endekslerine göre hesap edilen paranın değer kaybı olarak BK.nun 105. maddesi uyarınca munzam zarar olan 116.415 Türk Lirası`nın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, davada zamanaşımı süresinin dolduğunu, davanın parayı çeken kimseye karşı açılması gerektiğini ve müvekkilinden faiz ve BK.nun 105. maddesine göre zarar istenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanılan delillere göre davalı banka yanlış ödemede kusurlu bulunarak ve alınan bilirkişi raporuna dayanılarak geçim endekslerine göre davacının uğradığı munzam zarar olan 103.355,43 liranın davalıdan % 5 yasal faiziyle birlikte tahsiline fazla istemin ise reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalı banka vekili temyiz etmiştir.

1 – BK.nun 105. maddesine göre, borçlu kendisine hiç bir kusur isnad edilemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının borcunu geç ifasından dolayı uğradığı zararı tazminle mükellef bulunmaktadır. Bu nedenle dava konusu uyuşmazlıkta öncelikle kusur durumu üzerinde durulması gerekmektedir.

Dava konusu olayda ise; davalı bankaya, hesap numarası zikredilmeden, T. … Bankası aracılığı ile ve hesaba geçilmesi kaydıyla gönderilen havale bedelinin davacı yerine, aynı ad ve soyadı taşıyan bir başka kişinin hesabına geçilmesinde davacı banka, tamamen kusurlu bulunmaktadır. Zira, sonradan bankaca yapılan incelemede banka nezdinde hem davacı ve hem de dava dışı ve aynı ad ve soyadı taşıyan kimse adlarına hesap açılmış bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda davalı banka başlangıçta bir tacirden beklemesi gereken titizliği ( TTK.m. 20 ) göstererek ve hesap kayıtlarını titizlikle gözden geçirerek aynı ad ve soyadı taşıyan iki hesapla karşılaştırıldığında, dava konusu havale bedelini ya TTK.nun 1. maddesinin atfıyla ticari işlemlerde de uygulanması gereken BK.nun 95. maddesi uyarınca bir ( tevdi mahalli ) tesbit ettirmek parayı oraya yatırması, ya da bu parayı, ( emanet hesabına ) alarak hesap sahiplerinden ve aracılık yapan bankadan havalenin kimin adına geldiğini kesinlikle tesbitinden sonra havale bedelini o şahsın hesabına işlemesi gerekirdi. Bu konuda gerekli özeni göstermeyen bankanın olayda hiç kusuru bulunmadığına ilişkin ve aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının, dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre reddi gerekmiştir.

2 – Davalı bankanın BK.nun 105. maddesindeki ( munzam zararın ) ispat ve hesaplanmış şekline ilişkin temyiz itirazlarına gelince; yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin uğradığı zararını toptan eşya fiyat endekslerindeki mal fiyatlarındaki artış nisbetinde olduğu açıklanarak bu endekslere göre yapılan hesaplama sonucunda dava konusu 116.415 liranın davalı bankadan ( munzam zarar olarak ) tahsilini istemiş ve mahkemece bu konuda alınan bilirkişi raporundaki yine toplam eşya fiyatlarındaki artış endekslerinden yararlanılarak tesbit olunan ve davacının munzam zararı olduğu kabul edilen 103.355,43 liranın tahsiline karar verilmiş bulunmaktadır.

Bilindiği üzere BK.nun 105. maddesinde faizden değil ( zarardan ) bahsedilmiş bulunmaktadır. Zarar iddiasıyla açılan tazminat davalarında davacı taraf öncelikle zarara uğradığını ispatla yükümlü bulunmaktadır. Bu husus Yargıtay`ın kökleşmiş içtihatlarında benimsendiği gibi ( HGK., 17.2.1971, E. 966/4-1504. K. 85; 4. HD., 15.11.1965; 6592 – 5919; TD.; 1.5.1954 7751/953 ). Doktrinde de anılan maddedeki munzam zararın istenebilmesi, bunu ileri süren alacaklının zararını ispat etmesi koşuluna bağlandığı tartışmasız olarak kabul edilmiş bulunmaktadır ( Bakınız. Prof. F.N. Feyzioğlu Borçlar Hukuku, Genel Hükümler Cilt : II – sh. 251 – 252, İst. 1977; Prof. S. Sulhi Tekinay, BH., İst. 1979 sh. 752 – 753; Prof. K. Tunçomağ, Türk Borçlar Hukuku, C. 2. sh. 922 – 926 İst. 1976; Andreas Von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Yargıtay Yayını No: 15, Cilt : 2. sh. 618 – 619 ). Dava konusu olayda ise, kırsal kesimde yaşayan ve muhtemelen çiftçilikle iştigal eden davacının dava konusu ve esasen hesaba geçilmesi için gönderilen havale bedelinin eline geç ulaşmasından dolayı ne gibi bir zarara uğradığı kendisine açıklattırıldıktan sonra ve bu konudaki ispat külfetinde kendisine yükletilerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak toptan; eşya fiyatlarındaki artış oranının davacının uğradığı zarar kabul edilerek eksik incelemeyle hüküm tesisi yerinde görülmediğinden hükmün bu yönden davalı banka yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda bir numaralı bentte gösterilen nedenlerle, davalı vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak iki numaralı bentde gösterilen sebeplerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA 8.11.1983 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.